be up Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • be up
    1. yataktan kalkmış olmak; (uykuya) yatmamış olmak: He´s never up before seven. Saat yediden önce hiç yataktan kalkmaz. She´s never up after ten at night. Gece saat ondan önce yatar hep. 2. (güneş/ay) doğmuş olmak. 3. ayakta olmak. 4. (seviyesi/derecesi) yükselmiş olmak: His fever is up. Ateşi yükseldi. 5. kaldırılmış/kapalı olmak: The car´s windows were up. Otomobilin camları kapalıydı. 6. artmış olmak: Our enrollment is up this year. Bu sene bize kayıt yaptıranların sayısı arttı. 7. bitmiş olmak, sona ermiş olmak: Time´s up. Vakit doldu.
  • be up a creek
    k. dili zor durumda kalmak/olmak.
  • be up a gum tree
    İng. zor bir durumda olmak.
  • be up a gum tree
    İng., k. dili zor durumda olmak, ne yapacağını şaşırmak.
  • be up against
    k. dili ile karşı karşıya olmak/kalmak, -e çatmak.
  • be up against the wall
    k. dili 1. iflasın eşiğinde olmak, iflasla karşı karşıya olmak. 2. köşeye sıkışmak, çok sıkışık bir durumda olmak.
  • be up all night
    sabahlamak.
  • be up and about/around
    k. dili hastalıktan kurtulmuş olmak, ayağa kalkmış olmak.
  • be up for
    k. dili 1. (bir şey yapmayı) istemek: Who´s up for a movie? Sinemaya gitmek isteyen var mı? 2. -e aday olmak: He is up for mayor. Belediye başkanlığına aday. 3. -den yargılanmak: He is up for murder. Cinayet suçundan yargılanıyor.
  • be up for grabs
    k. dili (boş bir kadro, kontrat v.b.) adaylara açık olmak: This contract´s up for grabs. Bu ihale kapanın elinde kalır.
  • be up in arms
    1. ayaklanmak. 2. öfkelenmek, ateş püskürmek.
  • be up in arms
    k. dili ayaklanmış olmak, isyan halinde olmak.
  • be up on
    k. dili 1. -i iyi bilmek. 2. -den haberi olmak.
  • be up s.o.´s alley
    k. dili biri için biçilmiş kaftan olmak, (tam) birine göre olmak: This job is right up your alley. Bu iş tam sana göre.
  • be up to
    1. -i yapabilmek, -in üstesinden gelebilmek: Are you up to this? Bunu yapabilir misin? I´m not up to talking to him today. Bugün onunla görüşecek gücüm yok. He´s still not up to seeing people. Hâlâ insanlarla görüşebilecek durumda değil. I don´t think he´s up to doing a job like that. Bence öyle bir işin üstesinden gelemez o. Is he up to playing that rôle? O rolü becerebilir mi? 2. k. dili (bir halt) karıştırmak/etmek: Just what are you up to? Ne halt karıştırıyorsun? 3. k. dili (bir şeyi) yapmak: What are you up to these days? Bugünlerde ne yapıyorsun? 4. (karar) (birine) kalmış olmak/düşmek; (birinin) seçimine kalmak, (birine) bağlı olmak; (birinin) sorumluluğunda olmak: It´s up to you to finish it. Onu bitirme işi sana kaldı.
  • be up to date
    1. en son olaylardan/gelişmelerden haberdar olmak. 2. en son teknolojiye sahip olmak; son modaya uymak. 3. en son değişiklikleri kapsamak.
  • be up to one´s eyes in
    ile çok meşgul olmak.
  • be up to par
    1. tic. saymaca değerini bulmak. 2. her zamanki seviyede olmak.
  • be up to scratch
    k. dili istenilen seviyeye varmak, öngörülen standarda uymak.
  • be up to snuff/the mark
    k. dili istenilen düzeyde/nitelikte olmak.
  • be up to the mark
    istenilen derecede olmak.